Beni otele götürdü ve resepsiyon görevlisine şöyle dedi

Beni otele götürdü ve resepsiyon görevlisine şöyle dedi: —“Bana en uzaktaki odayı ver.”

Otel odası sıradan bir oda değildi; şehrin silüetinin panoramik manzarasına sahip gösterişli bir süitti. Güneş ufukta batarken, oda sıcak, altın rengi bir parıltıyla aydınlanırken, heyecan dolu bir beklentinin, ne kadar yol kat ettiğime inanmazlıkla karıştığını hissettim. Sadece iki yıl geçmişti ama hayatım hayal bile edemeyeceğim şekillerde değişmişti. Elena, canlı enerjisi ve esprili zekâsıyla katalizör olmuştu. Varlığı bir paradoks gibiydi: sofistike ama saygısız, besleyici ama baştan çıkarıcı derecede vahşi. Alışılmadık da olsa, aramızdaki bu ilişki bir can simidi haline geldi. Bana istikrar, akıl hocalığı ve hiç göreceğimi düşünmediğim bir dünyaya lüks bir bakış sundu. Ancak, bu sadece maddi hediyelerden ibaret değildi. Elena bana hayatta özgüven ve soğukkanlılıkla ilerlemeyi, potansiyelimi kullanmayı ve fırsatlardan asla kaçınmamayı öğretti. O akşam, mum ışığında yemek yerken Elena, geçmişinden hikâyeler anlattı: merhum kocasıyla yaşadığı maceralar, seyahatleri, yaşadığı zorluklar. Sesi, duyguların bir karışımıydı; hüzünlü ama aynı zamanda yaşadığı hayata ve inşa ettiği yeni sayfalara duyduğu minnetle doluydu. Dayanıklılığına ve haz ve neşeyi hiç çekinmeden kucaklamasına hayran kaldım. Birçok yönden, tanıdığım herkesten daha canlıydı ve gerçekten kendisine ait bir hayat yaşıyordu.devamı diger sayfada...okumak için gecebilirisniz..