ben yeni nişanlandım severek

Eve girdiğimde evin kapısı açıktı, içeriden hafif kahkaha sesleri geliyordu. Ayakkabılarımı çıkarıp sessizce içeri girdim. Salonun kapısından başımı uzattığımda gördüğüm manzara karşısında olduğum yerde donup kaldım. Annem ve nişanlım yan yana oturmuş, hararetli bir şekilde konuşuyor, arada birbirlerine bakıp gülümsüyorlardı.

Kalbim hızla atmaya başladı. İçimde hem bir şaşkınlık hem de bir huzursuzluk vardı. Onları görünce içimden “Ne oluyor burada?” diye geçirdim. Annem beni fark edince yüzündeki gülümseme aniden dondu, nişanlım ise şaşkınlıkla bana baktı.

"Arzu, erken gelmişsin?" dedi annem, sesi titriyordu.
"Evet, işim sandığımdan çabuk bitti. Burada ne oluyor?" dedim, içimde fırtınalar koparken sesimi olabildiğince sakin tutmaya çalışıyordum.

Nişanlım ayağa kalktı, bana doğru birkaç adım attı. Gözlerinde hem panik hem de bir şeyleri açıklama isteği vardı.
"Arzu, yanlış anlama, sadece sohbet ediyorduk." dedi.

Ama annemin yüzündeki ifade bana bunun sıradan bir sohbet olmadığını hissettirdi. Sanki ikisinin arasında bana söylemedikleri bir şey vardı.

"Sohbet mi?" dedim, sesim yükselmeye başlamıştı. "Benden sakladığınız bir şey mi var?"

Annem başını öne eğdi, nişanlım ise ellerini saçlarına götürüp derin bir nefes aldı.
"Arzu, aslında sana söylememiz gereken bir şey var..." dedi nişanlım.

O an kalbim daha da hızlı çarpmaya başladı.
"Ne söyleyeceksiniz?" diye bağırdım.

Annem titreyen sesiyle araya girdi:
"Oğlum bana geldi, senin hakkında bazı şeyler konuşmamız gerektiğini söyledi."

Şaşkınlıkla nişanlıma baktım:
"Benim hakkımda mı? Ne konuşacaksınız?!"

O sırada nişanlım cesaretini topladı ve "Arzu, bir süredir sana söyleyemediğim bir şey var... ama artık saklayamam..." dedi.

Nişanlımın sesi titriyordu, ama gözlerimin içine bakarak konuştu:
"Arzu… aslında seninle tanışmadan önce anneni tanıyordum."

Bu cümle beynimde yankılandı. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim.
"Ne? Ne demek tanıyordun?" dedim, sesim titriyordu.

Annem panikle araya girdi:
"Kızım, yanlış anlama! Bu çok eskiden, sen ortada yokken, tesadüfen..."

Ama ben duyduklarıma inanamıyordum. Nişanlım devam etti:
"Evet, yıllar önce bir süre görüştük. Sonra yollarımız ayrıldı, bitti. Ama seni tanıdığımda geçmişten habersizdim. Sana gerçekten âşık oldum. Bunu bilmeni istiyorum."

O an dizlerimin bağı çözüldü. Sanki dünya başıma yıkılmıştı. Anneme döndüm:
"Anne! Sen bunu biliyor muydun?"

Annem gözlerinden yaşlar süzülerek başını salladı:
"O seni istemeye geldikten sonra fark ettim. Tanıdık geldi ama söyleyemedim, sen çok mutluydun Arzu…"

Şok içindeydim. İçimde hem öfke hem de hayal kırıklığı vardı.
"Demek bana her şeyi sakladınız? Bunu benden nasıl gizlersiniz?" diye bağırdım.

Nişanlım yanıma yaklaşıp ellerimi tutmaya çalıştı:
"Arzu, bu geçmişin hatası. Şu an seninleyim, seni seviyorum. Geçmişe takılıp bu güzel geleceği yıkma."

Ama kalbim karmakarışıktı. Anneme ve nişanlıma bakıyor, kime güveneceğimi bilemiyordum. İçimde bir ses bana “kaç” diyordu.
Çantamı aldım ve hiçbir şey söylemeden evden çıktım. Sokak boyunca yürürken gözyaşlarımı tutamıyordum.

Telefonum çaldı, nişanlım arıyordu. Açmadım.
Bir süre sonra annem mesaj attı:
"Kızım, eve dön. Her şeyi konuşalım."

Ama ben o an hiçbirini görmek istemiyordum. Kafamda tek bir soru yankılanıyordu:
"Geçmişin gölgesinde kalan bir aşk, geleceğe taşınabilir mi?"