Cuma doğan



Ben bekar bir gençtim. Hayatımı kendi düzenimle yaşıyor, çalışıyor, planlar kuruyordum. Derken bir gün Instagram’da onunla tanıştım. Profil fotoğrafı yalın ama samimi bir tebessümle doluydu. İlk mesajı ben attım. Cevap geldiği vakit nedense kalbim hızlandı. O günden sonra nerdeyse her gün konuştuk. Gülüşmeler, sırlar, hayaller derken… bir anda kendimizi nişanlı bulduk.

O çok iyi bir kızdı. Sessizdi ama derin. Ne vakit konuşsak bir samimiyet dolardı içime. Ailesiyle ilk tanıştığımda biraz gergindim ama herkes sıcak davrandı. Derken günlerden bir gün, kayınvalidem aradı. “Artık bizim evde kal, bizdensin,” dedi. Önce çekindim, “Ben kendi evimdeyim, bu tür iyiyiz,” dedim ama ısrar etti. “Eşyalarını da al, burası da senin evin bundan sonra,” dedi. Onca ısrara dayanamayarak kabul ettim.

İlk günler her şey normaldi. Yemek masasında eş güdümlü oturuyor, çaylar içiliyor, gülüşülüyordu. Ancak kısa vakit sonra birtakım şeyler acayip gelmeye başladı. Kayınvalidem, fırsatını bulduğu her an benimle uzun uzun konuşmaya başladı. Eşiyle olan problemlerini anlatıyordu, “Sen çok iyi bir adamsın, bu türlerini bulmak zor,” diyordu. Başta bunu bir anne yakınlığına yordum. Ama davranışları giderek değişik bir hâl aldı.

Evde nişanlımla doğru düzgün vakit geçiremiyordum zira annesi hep bizimleydi. Arada sırada “Benimle biraz otursana” deyip kızı diğer odaya gönderiyordu. Geceleri geç saatlere kadar mutfakta çay demliyor, “Gel bir şey anlatacağım” diye beni yanına çağırıyordu. İçimde huzursuzluk büyümeye başladı.

Bir gün evde kimse yoktu, yalnızca ikimiz vardık. Kitap okuyordum, sessizlik güzeldi ama sonra o geldi. Salona aşamasını attı, üzerindeki kıyafet normaldi ama bakışları değişikti. “Ben çay koydum, odada içelim mi?” dedi. Nazik bir şekilde “Salonda içeriz,” dedim. Hafif gülümsedi, ama o gülümsemenin içersinde bir çağrı vardı. Odasına yöneldi.

Ben mutfağa gittim, su içtim, aynaya baktım. Kendi kendime dedim ki: “Sen ne yapıyorsun?” İçimde bir karmaşa vardı. Sonuçta ben de erkeğim, ilgilenilmek insanın hislerini karıştırabiliyor. Ama bu doğru muydu? Hayatımda ilk defa bu kadar büyük bir sınavla karşı karşıyaydım. Kalbim diğer birini seçmişken, şimdi bir yoldan sapacak olsam, bunun altından kalkabilir miydim?

Bir bahane uydurdum. “İşim çıktı, anında çıkmam gerekiyor,” dedim. Çantamı alıp evden çıktım. Nişanlıma bile haber vermeden gittim. Dışarı çıktığımda hava soğuktu ama içim daha da soğuktu.

O gece uyuyamadım. Kendi içimde defalarca tartıştım. Ahlak, sadakat, güven… Bunlar ne demekti? O evde bir daha kalamazdım. Ertesi sabah nişanlımla buluştum. Gözlerine baktım. Bir şey söyleyemeden ağlamaya başladı. “Annem acayip davranıyor, değil mi?” dedi. Şaşırdım. Her şeyi anlamıştı ama bir tek ben anlatamamıştım. Sonra omzuma dokundu, “Gitme, eş güdümlü hallederiz,” dedi.

Ama yapamadım. O ev, o bölge bana bundan sonra yabancıydı. Ailesinden birisi ile aramda bu tür bir şeyin yaşanması, yalnızca beni değil, onu da yakardı. Nişanı bozdum. Onu kaybettim, evet. Ama kendime olan saygımı korudum.

Yıllar geçti… Şimdi diğer bir kentte yaşıyorum. Arada sırada yalnızım, birtakım durumlarda anılar gelip yakama yapışıyor ama içimde bir huzur var. Ne olursa olsun, o gün doğru olanı yaptım.

Ve birtakım durumlarda bir adam, sırf erkek bulunduğu amacıyla değil; insan bulunduğu amacıyla kuvvetli durmalı.

Ben bekar bir gencim instagramdan tanışmıştık o kızla nişanlandık, çok iyi bir kızdı aslında, herşey normal gidiyordu, ben kendi evimde kalıyordum, birgün kaynanam aradı, eşyalarınıda al bizim evde kal dedi yok desemde ısrar etti bende kabul ettim onlarla yaşamaya başladım. Nişanlımla beni hiç yalnız bırakmıyordu her fırsatta benimle konuşmaya çalışıyor, eşiyle arasındaki problemleri anlatıyordu, evde kimse yokken yanıma geliyordu, ben bir bahaneyle evden çıkıyordum ama birgun benimde aklım iyice karışmıştı sonuç olarak bende erkeğim, gülerek beni odaya çağırdı…